Mondros Ateşkes Anlaşması’nın Uygulanması Karşısında Osmanlı Devleti’nin Tutumu
Osmanlı Devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması sonrasında başlayan işgallere karşı, tepkisiz kalarak teslimiyetçi bir anlayış benimsedi. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kendi bölgelerini korumaya yönelik kurulan örgütlerle, işgal kuvvetleri ve onların destekledikleri azınlıklar arasında olaylar yaşanmaya başladı.
Halkın bir kısmının Osmanlı yönetimine karşı güveni azaldı. Osmanlı Devleti direnişi kırmak için Heyetinasiha (Öğüt Kurulları) adlı birimler oluşturarak Anadolu’ya gönderdi. Bu tutumuyla yaşananları kabullendiğini ve tek derdinin saltanatın devam ettirilmesi amacıyla işgalcilerle iyi ilişkiler kurmak olduğunu ortaya koydu.
Mustafa Kemal, bu işgal hareketi sırasında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu Nutuk’ta şöyle açıklamaktadır:
“… Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin …, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği… Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükûmet aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı… Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta…”
(Mustafa Kemal Atatürk, Hzl. : Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Nutuk, s. 1.) (Düzenlenmiştir.)
Bu durumda artık padişah ve hükûmetten bir şey beklenemezdi. Halk kendi başının çaresine bakmanın yollarını aramaya başlamıştı.